Soçi Fiyaskosu – PUTİN ANKARA’YA “DUR” DEDİ
Ertuğrul Uzun (Siyasal Bilimci, Berlin) değerlendirdi. Soçi zirvesinde ‘tarihi bir anlaşma’ sağlanmış değildir, Türkiye stratejik hedeflerinden vazgeçirilmiştir.
Hatırlayacağınız gibi, “Kuzey Suriye’de son sözü Putin söyleyecek” ve “Türkiye’nin Suriye’de hareket alanını belirleyen Washington değil, Moskova’dır” diye yazmıştım.
Bugün Erdoğan ile Putin arasında varılan ‘mutabakat’ bu savımı doğruluyor (metni aşağıda).
Altı saatlik görüşmenin ardından sarf edilen nazik ve karşılıklı övücü laflar bir yana, mutabakat somut olarak ne anlama geliyor, irdeleyelim:
A – GÜVENLİK BÖLGESİ
CB Erdoğan’ın Türk halkına vaat ettiği nitelikte bir güvenlik bölgesi olmayacak.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin denetiminde 30 kilometre derinliğinde ve 450 kilometre uzunluğunda bir güvenlik bölgesinin oluşturulacağı vaat edilmişti.
Fırat nehrinden Irak’a uzanan coğrafya, yani Türkiye Suriye sınırındaki yakın bölge Türkiye’nin denetimine girecekti.
Soçi mutabakatı, TC denetimindeki bölgeyi Tel Abyad ile Ras Al Ayn arasındaki kesitle kısıtlıyor (Madde 3).
Sınırdaş diğer bölgeler Rus askeri polisi ile Suriye sınır muhafızlarının kontrolüne geçiyor (Madde 5).
B – TÜRKİYE’NİN GÜVENLİĞİ
Sınıra yakın bölgeler YPG milislerinden arındırılacak.
Türk Silahlı Kuvvetleri’ne, Tel Abyad – Ras Al Ayn hattı haricindeki bölgenin sırf 10 kilometre derinliğinde uygulamayı gözetleme imkanı tanınıyor. Bu alanda da Rus güçleriyle ortaklaşa, ortak devriyelerle.
Uygulama, bu bölgelerin dışında Moskova ve Şam’ın insafına bırakılıyor.
C – MÜLTECİLERİN YERLEŞTİRİLMESİ
CB Erdoğan’ın diğer bir vaati, Türkiye’de ikamet eden Suriye’li mültecilerin en azından kısmen Suriye’de oluşturulacak güvenlik bölgesine yerleştirilmesiydi.
Madde 8 bu hedefi fiilen sonlandırıyor. Mültecilerin yöreye yerleştirilmesi Türkiye’nin insiyatifinde olmayacak. “Ortak çabalara” göre şekil alacak. Net bir rakam ve zaman cetveli telaffuz edilmiyor.
Bölgenin geneli Şam’ın kontrolüne geçeceğine göre, mültecileri gönüllü olarak buralara sevk etmenin imkansızlığı aşikar.
NETİCE İTİBARİYLE
Yayınlanan mutabakat, Erdoğan’ın vaatleri ışığında tam anlamıyla bir fiyaskodur.
Barış Pınarı hareketine gerekçe gösterilen stratejik hedeflere ulaşılmamıştır.
Türk medyasının ‘tarihi bir anlaşmadan’ bahsetmesi ‘hezimet gerçeğini’ değiştirmiyor.
Yayınlanan muhtırada yer alan maddelere şu şekilde yer verildi:
“Türkiye – Rusya Federasyonu Arasında Mutabakat Muhtırası (22 Ekim 2019, Soçi)
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin aşağıdaki konularda mutabık kalmışlardır:
- Her iki taraf Suriye’nin siyasi birliği ve toprak bütünlüğünün muhafazasına ve Türkiye’nin milli güvenliğinin korunmasına olan bağlılıklarını teyit ederler.
- Terörizmin tüm şekil ve tezahürleriyle mücadele etme ve Suriye topraklarındaki ayrılıkçı gündemleri boşa çıkarma yönündeki kararlılıklarını vurgularlar.
- Bu çerçevede,Tel Abyad ve Ras Al Ayn’ı içine alan 32 km derinliğindeki mevcut Barış Pınarı Harekatı alanındaki yerleşik statüko muhafaza edilecektir.
- Her iki taraf Adana Anlaşması’nın önemini teyit eder. Rusya Federasyonu mevcut koşullarda Adana Anlaşması’nın uygulanmasını kolaylaştıracaktır.
- 23 Ekim 2019, öğlen saat 12.00’den itibaren, Rus askeri polisi ve Suriye sınır muhafızları, Barış Pınarı Harekat alanının dışında kalan Türkiye-Suriye sınırının Suriye tarafına, YPG unsurları ve silahlarının Türkiye-Suriye sınırından itibaren 30 KM’nin dışına çıkarılmasını temin etmek üzere girecektir. Bu işlem 150 saat içinde tamamlanacaktır.
Aynı saat itibarıyla, mevcut Barış Pınarı Harekat alanı sınırlarının batısı ve doğusunda 10 km derinlikte Kamışlı şehri hariç Türk-Rus ortak devriyeleri başlayacaktır.
- Münbiç ve Tel Rıfat’tan bütün YPG unsurları silahlarıyla birlikte çıkarılacaktır.
- Her iki taraf terörist unsurların sızmalarının önlenmesinin temini için gerekli tedbirleri alacaktır.
- Mültecilerin güvenli ve gönüllü şekilde geri dönüşlerini kolaylaştırmak maksadıyla ortak çalışma yapılacaktır.
- Bu muhtıranın uygulanmasını gözetmek ve koordine etmek amacıyla müşterek bir denetime doğrulama mekanizması ihdas edilecektir.
- Taraflar Astana Mekanizması çerçevesinde Suriye ihtilafına kalıcı bir siyasi çözüm bulunması amacıyla çalışmalarını sürdürecek ve Anayasa Komitesi’nin faaliyetlerini destekleyecektir”.